azerbaycan-turk-cumhuriyeti.tr.gg
Azerbaycan Türk Cumhuriyeti

Edebiyat

Azerbaycan toprakları üzerinde edebi eserlerin ortaya çıkışı antik çağlara, altıncı yüzyıla kadar dayanmaktadır. İslamiyet öncesi dönemde ortaya çıkmış olan Dede Korkut hikayeleri, bu eserlerin en önemlisidir. Altıncı ve yedinci yüzyıllarda ortaya çıkan hikayeler, devrin sosyokültürel yapısı hakkında ipuçları vermektedir.

Azerbaycan’ın önemli alim ve şairlerden biri, 1140–1209 tarihleri arasında yaşamış olan, İranlıların da Farisi olduğunu söyledikleri Nizami Gencevi’dir. Başlıca eserleri; Sırlar Hazinesi, İskendername, Hosrov ile Şirin, Yedi Güzel, Leyla ve Mecnun’dur. Leyla ve Mecnun, Fuzuli tarafından tekrar yazılmıştır. Nizami, ayrıca bir şiirinde dünyanın yuvarlak olduğundan söz etmiştir:

“Bu küre şeklinde yalnız yer değil,
Her hat ki, dönüyor yuvarlaktır bil.”


On beşinci yüzyılda bölgede sırasıyla hakim olan Karakoyunlular ve Akkoyunlular dönemindeki edebi eserlerde Karakoyunlu Cihanşah, Habibi ve Şeyh Kasım gibi isimler görülmektedir. Karakoyunlu Cihanşah kaleme aldığı divanında hem Türkçe hem de Farsça şiirler yazmıştır. Bu dönemde Türkçe’nin yönetimde ve bilimdeki rolü de artmıştır. Karakoyunlu hükümdarı Uzun Hasan döneminde Kuran-ı Kerim Türkçe’ye çevrilmiştir. On altıncı yüzyılda Azeri halk edebiyatı büyük gelişme göstermiş, bilhassa halk ozanlarının sayısı artmıştır. Safevi Hükümdarı Şah İsmail’in Hatayi mahlasıyla ve koşma formunda yazdığı Türkçe şiirleri, halk edebiyatı üzerinde derin etkiler bırakmıştır. Şah İsmail şiirlerini Divan-ı Hatayi adlı eserinde toplamıştır. Aynı yüzyılda yaşamış olan Fuzuli de gazel ve kasidelerini hem Türkçe, hem Farsça yazmıştır. Şiirlerini yazdığı dönemde Osmanlı Türkçesi ve Azeri Türkçesi bugünkü gibi birbirinden ayrı değildi. Ancak şiirleri bugün için Azeri şivesine daha yakındır. Başlıca eserleri; Türkçe, Arapça ve Farsça Divanı, Leyla ile Mecnun, Sakiname, Hadikatü’s-Süeda (Saadete Ermişlerin Bahçesi), Beng ü Bade (Esrar ve Şarap), Rind ü Zahid, Sıhhat ü Maraz, Kırk Hadis Tercemesi, Şikayetname, Enisü’l-Kalp’tir (Gönül Dostu).

20. yüzyılın başında gerçekleşen Bolşevik Devrimi ile Azeri edebiyatının darbe aldığı söylenebilir. Zira Komünist Parti’yi desteklemeyen yazar ve aydınlar cezalandırılmış, yazarlar ideolojik propaganda araçları haline getirilmek istenmiştir. Dönemin önemli şairlerinden biri Muhammed Hüseyin Şehriyar’dır. Şehriyar, İran sınırları içerisinde kalan Güney Azerbaycan’ın Tebriz şehrinde 1906 yılında dünyaya gelmiştir. Şairin çocukluk yılları, Hoşgenab kasabasının Haydar Baba köyünde geçmiştir. En ünlü şiirlerinden biri, çocukluğunu geçirdiği köye adını veren Haydar Baba dağına seslenerek yazdığı şiir, Heyder Baba’ya Selam’dır. Uzun yıllar şiirlerini Farsça kaleme almış, Farsça bilmeyen annesinin kendisine şiirlerini anlamadığından yakınmasının da etkisiyle, Azerice şiir yazmaya başlamıştır. “Heyder Baba’ya Selam”, 125 kıta uzunluğundadır. Doğduğu topraklardan 35 yıl ayrı kaldıktan sonra memleketine duyduğu özlemi bu şiirinde dile getiren Şehriyar, köyünün doğal güzelliklerini, çocukluğundaki sosyo-kültürel hayatı; canlı betimlemeler ve lirik bir dille ifade etmiştir. Şair, 18 Eylül 1988’de Tahran’da vefat etmiştir.

Son dönem Azerbaycan edebiyatının en önemli isimlerinden biri; birçok şiir, kitap ve makalenin sahibi Bahtiyar Vahabzade’dir. Daha çok şair kimliğiyle ön plana çıkan Vahabzade’nin 40 Azerice, 12 Rusça, iki Ermenice, iki Özbekçe, üç Türkçe, bir de Almanca kitabı yayımlanmıştır.
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol