azerbaycan-turk-cumhuriyeti.tr.gg
Azerbaycan Türk Cumhuriyeti

Sosyo-Ekonomik Durum

Azerbaycan ekonomisi büyük ölçüde 70 yıl boyunca içinde bulunduğu Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin ekonomik planlamalarıyla şekillendirilmişti. Bu nedenle 1991 yılında bağımsızlığını kazandığında, Azerbaycan komünist sistemin bıraktığı pek çok ekonomik problemle yüz yüze gelmiştir. Sovyetler Birliği, birliği oluşturan cumhuriyetleri entegre etmeye çalışmıştır. Böylelikle hem ülkelerin kendi kendine yeterli olmaması sağlanarak birliğin geleceği güvence altına alınacak, hem de daha verimli bir üretim sağlanacaktı. Bu doğrultuda Azerbaycan, merkezî planlama neticesinde bir tarım ülkesi haline getirilmiştir. Sanayisi ise aynı stratejiye bağlı olarak kendi kendine yetersiz kılınarak diğer cumhuriyetlere büyük ölçüde bağlı hale getirilmiştir. Bu nedenle bağımsızlığını kazanmasının ardından Azerbaycan, komünist ekonomiyle uzun süre yönetilmiş diğer ülkelerde de olduğu gibi, pek çok alanda sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Fiyatlar hızla artmış, enflasyon yükselmiştir. Demokratik sisteme geçiş sırasında ortaya çıkan siyasi istikrarsızlık ve çekişmeler, 1988 yılında Ermenistan ile başlayan Karabağ sorununun yarattığı savaş durumu, zaten zor durumda olan ekonomiyi olumsuz yönde etkilemiştir. Bunların yanı sıra Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Birleşik Devletler Topluluğu (BDT) pazarlarını da kaybetmesi Azerbaycan dış ticaretini dar boğaza sürüklemiştir.

Ülke, bağımsızlığını kazandığı 1991’den itibaren serbest piyasa ekonomisine geçiş kararı almış, bunu ekonomik dar boğazdan çıkışın tek yolu olarak görmüştür. Ülkenin petrol gibi bir zenginliğe sahip olması Batı ülkelerinin desteğini almasına sebep olmuş, Azerbaycan yönetimi de ülkeyi yabancı sermayeye açmaya istekli davranmıştır. Ancak özellikle bağımsızlığın ilk yıllarında güçlü bir özel teşebbüs, teknolojik donanım, hukuki ve ticari mevzuat gibi yabancı sermayeye açık bir serbest piyasa ekonomisi için gerekli altyapı son derece yetersizdi. Bununla beraber Azerbaycan, ekonomisini yabancı sermayeye açmak, ithalat ve ihracatını arttırmak için çaba göstermiştir. Küresel ekonomiye entegre olmak ve yabancı sermayeyi çekebilmek için 1992 yılında IMF’ye üye olmuş, 1994 sonlarında IMF ile görüşmeler başlatılmış, IMF ile yapılan görüşmelerden sonra esas amacı enflasyonun düşürülmesi ve manatın değerinin sabitleştirilmesi olan program 1995 yılında uygulamaya konmuştur.

IMF’nin Azerbaycan’a kredi vermeye başladığı 1995 yılına gelindiğinde, Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmesinin üzerinden neredeyse beş yıllık bir süreç geçmiş, fakat ekonomide ciddi reformlar yapılamamış ve Sovyetler Birliği’nin dağılması sürecinde ekonomide başlayan üretim ve verim düşüklüğünün önüne geçilememişti. Dağılma ve savaş sonrasında ortaya çıkan sorunlar nedeniyle milli gelir büyüme hızı birkaç yıl boyunca negatif değerlerde seyretmiş, enflasyon dört haneli rakamlara çıkmıştır. Milli gelir büyüme hızı 1993’te %-23,1; 1994’te %-19,7; 1995’te %-11,8 olarak kaydedilmiştir. Mayıs 1994'te Ermenistan’la gerçekleştirilen ateşkes sonrasında ancak 1996 yılının ikinci yarısından itibaren büyüme başlamış, %1,3’lük pozitif büyüme hızına ulaşılmıştır. Reel GSYİH'deki büyüme 1997 yılında %5,8’e yükselmiştir. Reel GSYİH büyüme hızı 1998 yılında %10, 1999 yılında %7,4; 2000 yılında %11,4 olmuştur. 2004 yılı oranı ise %9,8’dir. Büyümenin en önemli nedeni, petrol ve bağlı sektörlerdeki yabancı yatırımlardır. Topraktaki kısmi özelleştirmenin devam etmesine rağmen tarım sektöründe de pozitif büyüme gerçekleşmiştir.

Bağımsızlığın ilk yıllarında çok yüksek değerlere ulaşan enflasyon, 1995’te başlatılan istikrar programı sonrasında inişe geçmiştir. 1991 ve 1996 yıllarındaki enflasyonu hiperenflasyon olarak adlandırmak yanlış olmaz. 1991’de % 329,7 olan enflasyon, 1992’de %1672,4, 1993’te %1129,1, 1994’te %1666,5 olmuştur. 1995’te %411,8, 1996’da %19,8 olan oran, 1997’de %3,6’ya, 1998’de –0,8’e, 1999’da –8,6’ya düşmüştür. 2004 enflasyonu ise %4,6’dır. Ülkede kişi başına düşen milli gelir ise 2004 yılı rakamlarına göre 3,800 dolardır. Yıllar içinde ekonomide gerçekleşen görece iyileşmeye rağmen halk hâlâ ekonomik sıkıntılar içerisindedir. Nüfusun hemen hemen yarısı, ülkenin zengin petrol kaynaklarına rağmen fakirlik sınırının altında yaşamaktadır ve ülkedeki gelir dağılımında adaletsizlikler mevcuttur. 2001 rakamlarına göre nüfusun %17’si aşırı derecede fakirdir. Yönetici elitler iş dünyasında tekel oluşturmakta ve zenginlikten paylarını fazlasıyla almaktadırlar.

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol