azerbaycan-turk-cumhuriyeti.tr.gg
Azerbaycan Türk Cumhuriyeti

Azerbaycan-Rusya

Azerbaycan, 1918–1920 yılları arasındaki kısa bağımsızlık döneminin ardından Kızıl Ordu’nun işgaliyle Sovyetler Birliği’nin hakimiyetine girmiş, 1991’de bağımsızlığını ilan edene kadar da fiili hakimiyeti altında kalmıştır. Azerbaycan 18 Ekim 1991’de bağımsızlığını ilan edene kadar, yaklaşık 200 yıl boyunca Rusya-Azerbaycan ilişkileri merkez-çevre ilişkileri düzeyinde devam etmiştir. Azerbaycan’ın alışılagelmiş yaşam tarzı, ekonomisi, yönetim sistemi bu süre zarfında bütünüyle Sovyetler Birliği’ne entegre olmuştur. Azerbaycan, konumunun beraberinde getirdiği pek çok sebepten dolayı Sovyetler’in özel ilgi alanı olagelmiştir. İlk olarak, Azerbaycan’ın petrol ve doğalgaz rezervleri, Hazar’da ilk petrolün Azerbaycan kıyılarından çıkmış olması, ve ülkenin uzun süredir petrol üretiminde özelleşmiş olması; bunun yanı sıra Azerbaycan’ın, özellikle Soğuk Savaş yıllarında Moskova’nın Batı karşısında uydusu olarak görmek istediği Türkiye ve İran’a komşu olması ve Azerbaycan’ın tarıma son derece elverişli verimli toprakları ile subtropikal iklimi, Rusya’nın gözünde Azerbaycan’ın önemini arttırmıştır.

Fiilî hakimiyeti dolayısıyla 1991 yılına kadar Azerbaycan’ı kolayca etki alanında tutan SSCB’nin dağılmasının ardından Azerbaycan-Rusya ilişkilerinde yeni bir dönem başlamıştır. Azerbaycan bağımsızlığını elde ettiği sırada Azerbaycan devlet başkanlığı görevinde bulunan Mütellibov’un iktidarı Rusya yanlısı bir politika izlemiş, bu politika çerçevesinde muhalefete rağmen eski SSCB’nin devamı niteliği taşıyan Bağımsız Devletler Topluluğu’na (BDT) vücut veren 21 Aralık 1991 tarihli Almatı Bildirisi’ne imza atmıştır. Ancak bu, parlamento tarafından onaylanmamıştır. Rusya ise bu dönemde Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanımamıştır. Ayrıca Azerbaycan’ın bağımsızlığını en geç tanıyan ülkelerden biri oluştur. Bu, özellikle ilk dönemlerde Rusya Federasyonu dış politikasının gerçekçilikten uzak ve duygusal bir yaklaşım içerisinde olduğunu göstermektedir. Rus askerî birliklerinin katılımıyla 26 Şubat 1992’de gerçekleştirilen Hocalı Katliamı Mütellibov’un yönetimden uzaklaştırılmasına neden olmuştur. Bu katliam ile beraber Mütellibov’un her şeye rağmen Rusya ile aynı kulvarda yürüme politikası çökmüştür.

 



Mütellibov’un ardından seçimle iş başına gelen Ebülfez Elçibey, Rusya ile ilişkilerinde mesafeli davranmaya çalışmış ve Moskova etkisinden kurtularak tüm alanlarda bağımsızlığın elde edilmesine yönelik bir politika izlemiştir. Ebülfez Elçibey’in iktidarı döneminde, BDT’ye üyelikle ilgili olarak 7 Ekim 1992’de Azerbaycan Parlamentosu’ndan ret kararı çıkmış, Rus ordusunun Azerbaycan’dan çıkarılması istenmiştir. Elçibey döneminin en önemli hedefi, Rusya ile iki eşit ülke olarak ilişki kurmaktı. Ancak Rusya’ya verilecek hiçbir tavize yanaşılmıyordu. Bu sıralarda Rusya da Azerbaycan’a yönelik tutumunu değiştirmeye başlamış, 1992 yılında ilk kez Rusya Dışişleri Bakanı Kozirev Azerbaycan’ı ziyaret etmiş ve Rusya, Azerbaycan’ı resmen tanıyan 108. ülke olmuştur. Kozirev Yakın Çevre Doktrini’ni ortaya koyarak eski Sovyet cumhuriyetlerine Rusya etrafında birleşip yeni bir küresel güç merkezi yaratma çağrısında bulunmuş, 1993 yılından itibaren bu, Rusya Federasyonu’nun dış politikasının ana çizgisi konumunu almıştır. Yakın Çevre Doktrini kapsamında, jeopolitik konumu sebebiyle Rusya için Azerbaycan’ın özel bir önemi vardı. Rusya’nın ABD’nin tek kutuplu hegemonyası karşısında duyduğu rahatsızlığı da ifade eden bu doktrin sonrasında ABD’nin eski Sovyet cumhuriyetleriyle ilişkilerini yoğunlaştırdığı gözlenmiştir. ABD’nin Azerbaycan petrol şirketleriyle yaptığı anlaşmalar da bu yönde değerlendirilmelidir.

 



Aliyev’in iktidara gelmesiyle birlikte Azerbaycan-Rusya ilişkilerinde daha az gerilimli ve ılımlı bir dönem yaşanmaya başlanmıştır. Moskova’nın etkisinden/baskısından aşamalı olarak kurtulmak isteyen Aliyev ufak tavizler vererek Rusya’yı yatıştırma politikası izlemiştir. Bu bağlamda Aliyev, Azerbaycan’ın BDT’ye üye olabileceğini açıklamıştır. 24 Eylül 1993’te de BDT zirvesinde üyelik anlaşması imzalanmıştır. Bunun yanında Aliyev yönetimi petrol konusunda, yeni oluşmakta olan konsorsiyumda Rus Luk-Oil firmasına %10 pay vererek taviz vermiştir. Yeni yönetim bununla da kalmayarak 23 Haziran 1993’te Batılı şirketlerin Azerbaycan’daki faaliyetlerinin durdurulduğunu ve banka hesaplarının dondurulduğunu ilan etmiştir. Ardından Moskova’yı ziyaret eden Aliyev, Yeltsin’e Rusya ile iyi ilişkiler geliştirileceğini ifade etmiştir. Aliyev bu önemli tavizine karşılık Rusya’dan Karabağ konusunda en azından tarafsız kalmasını beklemiştir. Ancak Aralık 1993’te Aliyev’in kaybedilen toprakları geri almak için gerçekleştirdiği saldırı sırasında Rusya açıkça Ermenistan’ı desteklemiştir. Rusya, Karabağ konusunda öncül pozisyonu elde ederek etkinliğini devam ettirmek isterken, bir yandan da Ermenilere desteğini sürdürmektedir. Rusya yıllardır Dağlık Karabağ sorunun çözümüne engel olmaktadır. Öte yandan Rusya Karabağ sorununu Azerbaycan ve Türkiye’ye karşı baskı aracı olarak kullanmaktadır. Bölgedeki kargaşa ortamı Rus müdahalesine imkan sağlamakta ve bölgede Rus varlığına meşruiyet kazandırmaktadır. Bu çerçevede Şubat 1993’te Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Yeltsin, BM’den eski SSCB coğrafyasındaki çatışmalara müdahale etme konusunda Rus Silahlı Kuvvetleri’ne barış gücü statüsü verilmesini talep etmiştir. Rusya’nın Nisan 1993’te kabul ettiği Yakın Çevre Doktrini’ne en ciddi tepki Azerbaycan’dan gelmiştir. Rusya’ya verilen tavizlerin yeterli olmadığını ve Rusya’nın etki alanını genişletmek için Azerbaycan üzerinde daha fazla söz sahibi olmak istediğini gören Azerbaycan yönetimi, Rusya’ya tamamen sırtını dönememekle beraber, daha Batı yanlısı politikalar izlemeye başlamış, Aliyev Batılı ülkeleri ziyaret ederek Batılı petrol şirketleriyle anlaşmalar imzalamıştır. Bununla beraber Aliyev, Elçibey’den farklı olarak Batılı ülkelerle olan ilişkilerinde, söylemlerinde Rusya’ya karşı dikkatli olmaya özen göstermiştir. Aliyev döneminde Rusya’nın Azerbaycan politikasının, Elçibey döneminde tahribata uğrayan mevkilerin Yakın Çevre Doktrini’ne uygun olarak onarılması, bu bağlamda Rus ordusunun yeniden Azerbaycan’a yerleşmesi, Batının bölgeye uzanmasının engellenmesi ve Azerbaycan yönetiminin bunu yapmasını sağlaması üzerine kurulmuş olduğu söylenebilir.

 



Azerbaycan ve Rusya arasındaki en önemli sorun, Hazar petrolleri üzerindeki etki mücadelesi bağlamında Hazar’ın statüsü sorunudur. Hazar’ın statüsünün belirlenmesine karşı çıkan Rusya, Hazar’ın özel bir statüye sahip olması gerektiğini savunmakta ve Hazar’ın deniz yatağı ile petrol kaynaklarının ortak kullanımda olmasını istemektedir. Rusya Azerbaycan’ı etki alanında tutarak Hazar Bölgesi’nde Batı’nın nüfuzunu engellemeye çalışmaktadır. Rusya’nın Azerbaycan üzerindeki askerî ve siyasi baskısı Azerbaycan’ı ABD ve Avrupa’ya yakınlaştırmıştır. ABD, Orta Asya’daki nüfuz mücadelesi doğrultusunda Rusya’ya karşı Azerbaycan’ı desteklemektedir. Yakın dönemde Azerbaycan’da Moskova’nın etkisinin/baskısının büyük ölçüde kırıldığını söylemek mümkündür. Rusya’nın ısrarla Ermeni saldırılarına destek çıkması ve baskı yoluyla Azerbaycan’ı kontrol etmek istemesi bunda önemli rol oynamıştır.

Putin döneminde Rusya, Azerbaycan’a karşı daha pragmatik bir yaklaşım içine girmiştir. Putin, “eski SSCB coğrafyasındaki mevzileri geri alma iddiasında olan Rusya devleti” söylemini benimsemiş, bu söylem 10 Ocak 2000 tarihinde ilan edilen yeni güvenlik doktrini ile resmiyet kazanmıştır. Bu doktrin çerçevesinde BDT’ye üye devletlerle ilişkilerin geliştirilmesi ve BDT bünyesinde Rusya menfaatlerine uygun düşen entegrasyon süreçlerinin geliştirilmesi önemli yer tutmaktaydı. Aliyev yönetimi ise Rusya’nın bu yaklaşımına ihtiyatlı yaklaşmaktadır. Azerbaycan, Rusya ile siyasî-iktisadî yakınlaşmaya sıcak bakmakla beraber, askerî alanda mesafeli davranmayı sürdürmekte, BDT’nin siyasi alanda bir uluslararası temsil kurumuna dönüşmesini kabul etmemektedir. Putin, ülkesinin Azerbaycan politikasını bu doğrultuda daha etkili hale getirmek için 9–11 Ocak 2001 tarihleri arasında Azerbaycan’a bir ziyaret gerçekleştirmiş, böylece bağımsızlığını kazandığından beri Azerbaycan’ı ziyaret eden ilk Rusya Federasyonu Devlet Başkanı olmuştur. Görüşmeler sonucunda iki ülke arasında şu alanlarda anlaşmaya varılmıştır: Ulaştırma ve telekomünikasyon alanında işbirliği ve vergi hizmetlerinde işbirliği, basın mensuplarının karşılıklı statülerinin belirlenmesi, olağanüstü hal durumunda işbirliği, güvenlik servislerinin karşılıklı işbirliği, Zığ ve Hovsan petrol sahalarının ortak işletimi, Hazar’da işbirliği, Bakü Deklarasyonu. Bununla beraber, Gebele Askerî Radar İstasyonu’nun durumu konusunda anlaşmaya varılamamış, Rusya Federasyonu’nun Ermenistan’a verdiği 1 milyar dolarlık askerî malzeme konusunda da Putin’den yeterli açıklama alınamamıştır. Görüldüğü gibi, iki ülke arasında ekonomik işbirliği alanında gelişmeler kaydedilirken, Azerbaycan Rusya’nın üs isteme gibi askerî taleplerine şüpheyle yaklaşmaktadır. Ayrıca Putin, Karabağ sorunu konusunda çekimser kalmakta, Azerbaycan’ın beklediği yanıtları verememektedir. Bu durumda Azerbaycan-Rusya ilişkilerinin sorunsuz devam ettiğini söylemek güçtür. Özellikle Karabağ sorununun, ilişkilerin tam olarak iyileştirilmesini uzun süre daha ertelemesi beklenebilir. Ayrıca her şeye rağmen Azerbaycan’ın Batı’ya yaklaşma politikası, Rusya’nın Azerbaycan’a bakışını etkileyecektir.
 

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol